İşveren işçinin ücretinden kendi buyruğunda çalıştırdığı sürece ödemekle yükümlüdür. İşyerinin devri durumunda devreden işverenin ücret ödeme yükümlülüğü devir tarihinden itibaren sona erer. Ücrete hak kazanan kişi ise işçidir. Ancak, Türk Medeni Kanunu gereğince küçük işçilere ve kısıtlı kişilere yapılacak ücret ödemeleri kanuni temsilcilerine yapılmalıdır. İşverenin işçiye olan ücret borcundan kurtulabilmesi için, ücreti işçinin kendisine veya kanuni temsilcisine ödemelidir. Bunlar dışında yapılan ödemeler söz konusu olduğunda, örneğin işçinin kardeşine, eşine yapılan ödemelerde işveren borcundan kurtulamaz. Ödeme yapılan kişinin ücreti işçiye teslim etmesi hali müstesnadır.[38] Bu durumun istisnası kendi başına bir meslek ve sanat icra eden küçüklerdir. Bununla birlikte işçinin temsilcisine yapılacak ödeme de işvereni borcundan kurtaracaktır.[39]
İK m.32/4’e göre; işçiye ödenecek bütün ücretler (asıl ücret ve ayni ödeme hariç ek ücretler) emre muharrer senetle, kupon veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği iddia edilen senetlerle veya herhangi bir şekilde ödenemez. İşveren bu ücretleri para ile nakden ödemekle yükümlüdür. Anılan maddenin beşinci fıkrasına göre işçinin ücreti en geç bir ay içinde ödenmelidir. Bireysel iş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleriyle ücret ödeneme periyodu bir haftaya kadar indirilebilir.[40] Kanunun emredici hükmü gereğince işçinin ücretinin ödenmesi hiçbir şekilde bir ayı geçemeyecektir. Aynı maddenin altıncı fıkrasına göre iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi durumunda, normal ödeme periyodu beklenmeksizin işçi, tüm ücret ve ayni yardımlara sözleşmenin sona ermesiyle birlikte hak kazanacaktır. Burada belirtilmesi gereken bir diğer husus İK m.57/1’e göre işverenin, yıllık ücretli izne çıkacak işçiye, izin dönemine ilişkin ödenecek ücretin, ücret ödeme periyodu beklenmeksizin, izne çıkmadan önce ve peşin olarak ödeme veya avans olarak verme yükümlülüğü bulunmaktadır. Ayrıca TBK m.406/4 gereğince; işveren, hakkaniyet ölçüsünde ödeme imkanı bulunduğu takdirde, işçinin zaruri bir ihtiyacının çıkması durumunda hizmetiyle orantılı bir şekilde avans ödemekle yükümlüdür.[41]
İK m.32/2’ye göre ücret kural olarak Türk parasıyla ödenir. Türk parası dışında bir paranın ücret olarak kararlaştırılması durumunda, ödeme günündeki rayice göre Türk parasıyla ödenebilir. Bununla birlikte ücret, işyerinde veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödenir. Kanun koyucu bazı durumlarda işverene, işçinin ücretinin özel olarak açılan banka hesabına yatırma yükümlülüğü getirmiş ve bu durumların belirlenmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı, Maliye Bakanlığı’nı ve Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı’nı[42] müştereken yetkili kılmıştır. Bununla birlikte İK m.32/7’ye göre “Meyhane ve benzeri eğlence yerleri ve perakende mal satan dükkan ve mağazalarda, buralarda çalışanlar hariç̧, ücret ödemesi yapılamaz.” Bu düzenlemenin amacı, işçinin ücretini alışveriş duygusunun uyandırıldığı yerlerde ödenmesini engelleyerek, ücretin korunmasıdır.[43] İK m.37’ye göre ücretin ister işyerinde veya ister banka aracılığıyla ödenmesi durumunda işveren işçiye, imzalı veya işyerinin özel işaretini taşıyan pusula
vermekle yükümlüdür. Bu pusulanın muhtevasını ödeme günü, ödemenin hangi dönem içi yapıldığı, fazla çalışma, hafta tatili, bayram ve genel tatil ücretleri gibi ek ücretlerin miktarı ve ücretten mahsup edilen vergi, sigorta, nafaka, avans ve icra gibi kesintiler oluşturur.
Ücretin ödendiğinin ispat yükü işverene aittir ve işveren bu ispatı tanık dinleterek gerçekleştiremez. İşverence işçiye ücretinin ödendiğine dair makbuz verilmesi halinde işçi tarafından ihtirazi kayıt düşülmediğinde, TBK m.104 hükmü İş Hukuku’na hakim olan işçinin korunması ilkesi gereğince uygulanmaması gerekmektedir.[44] Ayrıca TBK m.420’ye göre; işverenin işçiden aldığı ibranamenin geçerli olabilmesi için ibranamenin yazılı olması, ibranamenin sözleşmenin sona ermesinden itibaren en erken bir ay sonra yapılmış olması, ibranameye konu alacakların konusu ve miktarının açıkça belli olması, ibra konusu kalemlere ilişkin ödemelerin eksiksiz ve banka aracılığıyla ödenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Bununla birlikte işveren ibranamede yazılı olan miktar kadar borcundan kurtulup, eksik miktarı ödemekle yükümlüdür.[45]
TBK m.147 ve İK m.32/8’e göre ücrete ilişkin alacaklar beş yıllık zamanaşımına tabidir. Burada asıl ücret ve ek ücret ayrımı yapılmadığından ayni her türlü asıl ücret ve ayni ödeme de dahil ek ücret beş yıllık zamanaşımına tabidir. Burada belirtilmesi gereken husus TBK m. 153’te zamanaşımının durduğu durumlar sınırlı şekilde sayılmıştır. Bu durumlar dışında zamanaşımının durması söz konusu değildir. İşçinin aynı işverenin buyruğu altında çalıştığı sürenin zamanaşımını durdurması anılan maddede yer almadığından, işçinin işveren buyruğunda çalıştığı süre zamanaşımını durdurmaz. Bununla birlikte anılan kanun hükmü gereğince, ev hizmetlilerinin işverenden alacakları için zamanaşımı, hizmet süresince durmaktadır.[46]
Daha öncede ifade edildiği üzere kanun koyucu işçiyi, işverene ve hatta işçinin kendisine karşı korumaktadır. Aşağıda işçinin çalışmaktaki tek amacı ve aynı zamanda hizmet sözleşmesinin en önemli asli unsuru olan ve kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamasını garanti eden ücretin işverene, işçiye ve bazı durumlarda üçüncü kişilere karşı korunduğu durumlar incelenecektir.
İK m.34’e göre mücbir bir neden dışında işçinin ücretinin, ödeme gününden itibaren başlayacak şekilde yirmi gün süreyle ödenmemesi durumunda işçi, hizmet sözleşmesinin bir diğer asli unsuru olan iş görme ediminden kaçınabilecektir.[47] İşçinin bu hakkını kullanması durumunda işveren, iş sözleşmesini feshedemeyecek, işçinin yerine başka işçi alamayacak ve iş görme ediminden kaçınan işçinin yapması gereken işleri başkalarına yaptıramayacaktır. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır.[48] Böylece işçinin geçinmesi için zaruri ve tek geçim kaynağı olan ücretin işveren tarafından kredi olarak kullanılmasının önüne geçilmiştir.[49] Burada belirtilmesi gereken bir diğer husus, işçinin iş görme edimini yerine getirmemesinin kendi tercihi olduğu, bu hakkını kullanırken, yani iş görme ediminden kaçındığında işverenden ücret talep etme hakkı doğmayacaktır.[50] Aksi görüş ödeme güçlüğü içerisinde bulunan işverenin bütün işlerinin durmasına neden olacak ve işçinin ücretinin ödenmesi ihtimali çok düşecektir.
İş Kanununda ücret kelimesinden dar anlamda ücret, yani asıl ücretin anlaşılması gerekmektedir. Nitekim kanunda geniş anlamda ücretin göz önünde bulundurulması gerektiğine dair hükümlerde, bu husustan ayrıca bahsedilmektedir.[51]
TBK m.407/2’ye göre işçinin rızası olmadıkça işveren, işçiden olan alacağı ile ücretini takas edemez. İşçinin rızası dışında işveren, ancak kasten verdiği ve yargı kararıyla sabit bir zarardan kaynaklanan alacağı takas edebilir. Bu takas, ücretin aşağıda görüleceği üzere haczedilebilir kısmıyla sınırlıdır.[52]
İK m.35’e göre işçinin aylık ücretinin dörtte birinden fazlası haczedilemez[53] veya başkasına devir ve temlik olunamaz. Bu kuralın istisnasını anılan kanun hükmünde nafaka borcu oluşturmaktadır. İşçinin bakmak zorunda olduğu aile üyeleri için hakim tarafından takdir edilecek miktar bu paraya dahil değildir. Bir diğer deyişle hakim tarafından takdir edilecek miktar çıkarıldıktan sonra geriye kalan aylık ücretin dörtte birinin haczi mümkündür.[54] Burada dikkat edilmesi gereken husus kanunun emredici hükmü gereği işçinin rızasının varlığı halinde bile aylık ücretinin dörtte birinden fazlasının haczedilemeyeceği, işçi tarafından devir ve temlik edilemeyeceğidir. Kanun koyucu burada işçiyi ve ailesini işverene ve üçüncü kişilere karşı işçiye rağmen korumaktadır. Belirtmek gerekir ki haciz, devir ve temlik yasağı ücrete ilişkin olup, işçinin ücret niteliğinde olmayan alacakları, örneğin maddi tazminat alacağı bu yasağın kapsamı dışındadır.[55]
İK m.62’ye göre; işveren, çalışma sürelerinin yasal olarak aşağıya çekilmesi veya işverenin üzerine düşen yasal bir yükümlülüğü yerine getirmesi veya 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerinin herhangi birinin uygulanması dolayısıyla işçi ücretinden herhangi bir şekilde eksiltme yapamaz. Ancak; İK m.22 gereğince, işveren çalışma koşullarında, işçiye yazılı olarak bildirerek ve işçinin yazılı onayını alarak, her zaman değişiklik yapabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. İşçi tarafından altı iş günü içerisinde kabul edilmeyen değişiklikler, işçiyi bağlamaz. Bu durumda işveren, şartları oluşmuşsa ihbar öneline uyarak sözleşmeyi feshedebilir.[56]
İK m.38’e göre işveren sözleşme veya toplu iş sözleşmesinde belirtilen nedenler dışında ücret kesme cezası veremez. İşveren, kesinti yapılan cezayı ve sebepleri derhal işçiye bildirmekle yükümlüdür. Bu yolla yapılacak kesinti, bir ayda en fazla işçinin iki günlük kazancı kadar olabilecektir. Kesilen para cezası işverenin veya işletmenin malvarlığına katılmayacak olup 38. maddenin 3. fıkrası uyarınca işçilerin eğitimi ve sosyal hizmetleri için kullanılacaktır.
İK m.36 genel ve katma bütçeli dairelere, mahalli idarelere, kamu iktisadi teşebbüslerine, özel kanunla kurulan veya özel kanunun verdiği yetkiye dayanarak kurulan banka ve kuruluşlara; müteahhide verdikleri yapım ve onarım işlerinde çalışan işçilerden müteahhit veya taşeronlarca ücreti ödenmeyenlerin bulunup bulunmadığının kontrol etme yükümlülüğü, ücreti ödenmeyen işçinin başvurusu veya yapılan bu kontrolde ücreti ödenmeyen bir işçinin bulunduğunun anlaşılması üzerine müteahhit veya taşeronun hak edişlerinden keserek ödeme yükümlülüğü getirmiştir. Ancak idarenin sorumluluğu, işçilerin her hak ediş dönemindeki ücret alacaklarının, en fazla üç aylık ücret alacağıyla sınırlı tutulmuştur. İhale makamındaki kamu kurum ve kuruluşları, ihale ettikleri işyerinde kendi işçilerini çalıştırmadığından, işveren sıfatını kazanamaz ve İK m.2/VI gereğince müteahhit işçilerine karşı sorumluluğu kural olarak bulunmamaktadır. Fakat yukarıda anılan madde gereğince, müteahhidin ödemediği ücretlerden sorumlu olup, ihbar, kıdem tazminatı gibi işçilik haklarından sorumlu değildir.[57]
Anılan maddenin beşinci fıkrası işverenleri, alt işverene iş vermeleri durumunda, alt işverenin işçilerinin ücretlerinin ödenip ödenmediğinin resen veya bir işçinin başvurusu üzerine her ay yapmakla yükümlü tutmuş, ücretleri ödenmeyenlerin tespiti halinde alt işverenin hak edişinden kesip işçinin ücretini ödemekle yükümlü tutmuştur. Bu konuda yukarıdaki gibi herhangi bir süre sınırlaması getirilmediğine dikkat edilmesi gerekmektedir.[58]
TBK m.436’ya göre işveren, işçinin ücretini ödeyemeyecek hale gelmişse, örneğin iflas, konkordato, aciz vesikası alınması veya iflasın ertelenmesi halinde,[59] işçinin sözleşmeden doğan hakları, örneğin aylık ücreti, uygun bir sürede işveren tarafından güvenceye bağlanmazsa işçi, sözleşmeyi haklı sebeple ve bildirimsiz olarak derhal feshedebilir. Bunun yanında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m.206’ya göre; işçilerin, iflasın açılmasından önceki bir yıl içinde muaccel hale gelmiş, ihbar ve kıdem tazminatları da dahil olmak üzere iş ilişkisinden doğan alacakları rüçhanlı olarak kabul edilmiş olup masa mallarının satış tutarından birinci sırada karşılanacaktır.