6502 sayılı TKHK m.8’e göre ayıplı mal; tüketiciye teslimi sırasında taraflarca kararlaştırılan ürüne uygun olmayan veya objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımayan maldır denilerek genel bir tanım yapılmış ve devamında örnek niteliğinde özel bir hükme gidilmiştir. Buna göre; “ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir.” Maddenin üçüncü fıkrasında da sözleşme konusu malın süresinde teslim edilmemesi, montajın satıcının sorumluluğunda gerçekleştirilmesi gereken durumlarda malın gerektiği gibi montajının yapılmaması, montajın tüketici tarafından yapılması gereken durumlarda ise montaj talimatındaki eksiklik ve yanlışlıktan kaynaklanan hatalı montaj yapılması da ayıp olarak sayılmıştır. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, ayıbın varlığı kural olarak malın teslimi sırasında belirleniyorsa da montaj sonrası ortaya çıkan ve tüketiciden kaynaklanmayan problemlerden de tüketicinin korunması gerekmektedir.[8]
TKHK m.13’e göre; ayıplı hizmet, verilmesi gereken hizmetin sözleşmede belirtilen zamanda başlamaması veya taraflarca kararlaştırılan ve objektif olarak sahip olması gereken özelliklere sahip olmaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmettir denilerek genel bir tanım yapılmış ve yine devamında daha özel bir hükme gidilmiştir. Buna göre; “Hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen, internet portalında veya reklam ve ilanlarında yer alan özellikleri taşımayan ya da yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler ayıplıdır.”
Borçlunun ifa ettiği ediminin muhtevasında, kanun veya sözleşmeye göre bulunması gereken niteliklerin bulunmaması halinde ayıplı ifadan söz edilir. Konusunu maddi edimlerin oluşturduğu sözleşmelerde, edimin sözleşme ve kanunlarda belirlenen nitelikleri haiz olmaması veya objektif olarak taşıması gereken özellikleri taşımaması veya benzeri eşyaların kullanım amacını karşılamaması durumunda ayıplı ifadan; hizmet edimlerinde sağlayıcı tarafından, sözleşmeye ve objektif kriterlere göre gösterilmesi gereken özenin gösterilmemesi durumunda veya hizmetin zamanında başlamaması durumunda hizmet ediminin ayıplı ifa edildiğinden söz edilecektir.[9] Ancak, alıcının ayıp hükümlerine başvurabilmesi için ayıbın önemsiz olmaması, bir diğer ifadeyle ilgili mal veya hizmetten sözleşme ve kanun hükümleri gereğince yararlanılmasının etkilenmesi gerekmektedir.[10] Örneğin sözleşme konusu malın ambalajının önemsiz bir şekilde yırtık olması önemsiz olup, alıcının ayıp hükümlerine başvurması dürüstlük kuralıyla bağdaşmamaktadır.[11]
TKHK m.8/2 hükmünden de anlaşıldığı üzere ayıplı malda iki tür ayıptan söz edilmelidir. Birincisi, satıcı tarafından vaat edilen özelliklerin, örneğin satılan arazinin imara açık olduğunun vaat edilmesi, bu özelliklerin kullanım amacını etkileyip etkilememesine veya muadili mallarda da bulunup bulunmamasına bakılmaksızın,[12] sözleşme konusu malda bulunmaması hali; ikincisi ise satıcı tarafından vaat edilip edilmemesine bakılmaksızın, objektif kriterlere göre ve benzeri mallarla karşılaştırılması sonucu, kullanım amacının gerçekleşmesini engelleyen veya azaltan durumların sözleşme konusu malda bulunması halidir. TBK m.219’a göre satıcı bu ayıpları bilmese bile sorumludur. Birinci durumda vaadin ciddi olması ve alıcıyı söz konusu malı almaya yöneltmiş olması gerekmektedir. [13] TBK m. 222’ye göre alıcı ayıbı biliyor ve buna rağmen sözleşme yapıyorsa, satıcı bu ayıptan sorumlu değildir. Burada alıcının, sözleşmenin kurulduğu sırada ayıptan haberdar olduğu durumlarda, satıcının sorumluluğunun bulunmadığına dikkat edilmelidir.[14] Sözleşme kurulduktan sonra ve malın tesliminden önce alıcının malın ayıplı olduğunu öğrenmesi, satıcının sorumluluğunu etkilemeyecektir. Bununla birlikte alıcının gözden geçirerek basit bir inceleme sonucu görebileceği ayıplardan, satıcı ayrıca ayıp olmadığı konusunda garanti vermediği sürece sorumlu değildir. Bu husus TKHK m.10/2’de tüketicinin sözleşme kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının beklendiği durumlarda sözleşmeye aykırılığın söz konusu olmadığı şeklinde belirtilmiştir. Elbette ki bu hüküm elektronik sözleşmelerde uygulanmayacaktır. Zira elektronik sözleşmelerde tüketicinin sözleşme konusu malı inceleme imkanı bulunmamaktadır. Yine TBK m.221’e göre satıcı malın ayıplı olarak devrinde ağır kusurlu ise sorumsuzluk anlaşmasının veya sorumsuzluk hükümlerinin geçersiz olacağını belirtmiştir. Kanun hükmünden anlaşılacağı üzere hafif kusur durumunda sorumsuzluk anlaşması geçerli olacak ve satıcının sorumluluğuna gidilemeyecektir.
TBK m.223 gereğince alıcı, teslim aldığı malı imkan bulur bulmaz incelemeli ve sözleşme konusu malda ayıp görürse bunu uygun bir sürede satıcıya bildirmelidir. Alıcı bu inceleme ve bildirim yükümlülüğünü ihmal ederse, malı ayıbıyla birlikte kabul etmiş sayılacaktır. Ancak malda gizli ayıp, yani olağan bir inceleme sonucu ortaya çıkmayacak bir ayıp söz konusuysa alıcı, ayıbı ortaya çıktığı anda derhal satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Satıcıya derhal bildirilmeyen ayıplardan satıcı sorumlu değildir ve alıcı malı ayıpla birlikte kabul etmiş sayılmaktadır. İhbar süresi TTK m.23/c’de, yani alıcının tacir olduğu ve söz konusu hukuki işlemin ticari iş olduğu durumlarda, açık ayıplarda iki, gizli ayıplarda sekiz gün olarak belirtilmiştir. Alıcının ayıbı ihbar etmesi TBK’da bir şekil şartına bağlanmamışken, TTK m.18/3 gereğince ticari işlerde ayıbın ihbarı noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı e-posta sistemiyle yapılmalıdır. TKHK m.10’a göre; teslim tarihinden itibaren altı ay içinde çıkan ayıpların teslim tarihinde var olan ayıp olduğu, yani satıcının bu ayıptan sorumlu olduğu, sorumluluğun olmadığına dair ispat yükünün satıcıda olduğu belirtilmiştir. Kanun Koyucu devamında, bu karinenin uygulanmasının malın veya ayıbın niteliğiyle bağdaşması gerektiğine hükmetmiş, bağdaşmayan durumlarda bu hükmün uygulanmaması gerektiğini belirtmiştir. Örneğin satılan bir bilgisayarın ekran camının altı ay içinde kırılması durumunda, bu durumun tüketiciden kaynaklanmış olma olasılığının daya yüksek olması nedeniyle, bu kanun hükmünün uygulanmaması gerekmekte, bunun yanında altı aylık süre içerisinde bilgisayarın sürekli kendiliğinden kapanması durumunda, bu durumun malın kendisinden kaynaklanmış olma olasılığının daha yüksek olması nedeniyle, bu kanun hükmünün uygulanması gerekmektedir. Burada belirtilmesi gereken bir diğer husus TKHK’da, TBK ve TTK’nın aksine ihbar süresine yer verilmediğidir. Buna rağmen tüketicinin, ayıbı ihbar ve seçimlik haklarından hangisini kullanmak istediğini talep etme süresinde TMK m.2’de belirtilen dürüstlük kuralı göz önünde bulundurulmalıdır.[15]
Kanun hükmünde belirtildiği üzere ayıp türleri maddi, hukuki ve ekonomik ayıptır. Maddi ayıp, malın fiziki özelliklerinden dolayı ayıplı olmasıdır. Örneğin sipariş edilen malın kırık olması veya parçalarından birinin eksik olması nedeniyle kendinden beklenilen faydanın sağlanamaması maddi ayıptır.
Hukuki ayıp ise, malın kullanımıyla beklenen faydanın hukuki engellere takılmasıdır. Örneğin satılan malın yurtdışından gelmesi ve gümrük tarafından el konulması veya bir araziye yapı yapılması konusunda anlaşılması ve idarece veya mahkemece bunun engellenmesi sonucu hizmetin görülememesi, bir araziye yapılan inşaatta iskan izninin alınacağının taahhüt edilmesine rağmen inşaatın bitmesi ve fakat iskan izninin alınamaması hukuki ayıptır.[16]
Ekonomik ayıp, malın ekonomik değerini etkileyen özelliklerinde ayıp olmasıdır. Örneğin sipariş edilen bir otomobilin kilometre başına 0.1 litre benzin yaktığının taahhüt edilmesine rağmen 0.2 litre benzin yakması ekonomik ayıptır.
Bu bölümde belirtilmesi gereken bir diğer önemli husus, malın hangi anda satıcının himayesinden çıktığının belirlenmesidir. Zira satıcının himayesinden çıktıktan sonraki hasar satıcının sorumluluğunu gerektirmemektedir. TBK m.208’e göre; kanundan, durumun gereğinden ve sözleşmedeki özel koşullardan kaynaklanan durumlar dışında, satılanın yarar ve hasarı taşınır satışlarında zilyetliğin devriyle birlikte alıcıya geçer. Eğer alıcı zilyetliği devretmede temerrüde düşmüşse, zilyetliği devralmış gibi hasar ve yarardan sorumludur. Alıcının isteği üzerine satıcı, malı ifa yerinden başka bir yere gönderirse, malın taşıyıcıya teslimi sırasında yarar ve hasar alıcıya geçer. Ayrıca götürülecek borçlarda satıcının, malın alıcıya teslim edildiği ana kadar ayıptan sorumlu olduğuna dikkat edilmelidir. Gönderilecek bir borcun olduğu durumlarda ise satıcı, malı taşıyıcıya teslim ettiği anda kadar ayıplardan sorumludur. Her ne kadar TKHK m.8’de satıcının borcunun niteliği götürülecek borç olarak belirtilmemişse de madde metninde “tüketiciye teslim anında” denildiğinden satıcının borcunun götürülecek borç olduğu kabul edilmelidir.[17]
Malın veya hizmetin ayıplı olması ve alıcının tüketici olduğu durumlarda satıcı, öncelikle TKHK hükümlerine göre, burada hüküm bulunmaması halinde genel hükümler niteliği taşıyan TBK hükümlerine göre sorumlu olacaktır.[18] Alıcının tüketici olmadığı durumlarda TKHK hükümleri uygulanmayacak, TBK hükümlerine başvurulacaktır. Ancak, aradaki ilişkinin ticari ilişki olduğu ve alıcının tacir olduğu durumlarda, öncelikle TTK hükümlerine, TTK’da hüküm bulunmadığı durumlarda genel nitelik taşıyan TBK hükümlerine başvurulacaktır.
TKHK m.11’e göre ayıplı mal durumunda tüketici; (1) satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,[19] (2) satılanı alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme,[20] (3) aşırı bir masraf gerektirmedikçe bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere malın tamirini isteme, (4) imkan varsa malın misliyle değiştirilmesini isteme[21] seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Ayrıca (3) ve (4) numaralı seçimlik hak üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir. Bu seçimlik hakların kullanılmasında satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Üretici veya ithalatçı, maldaki ayıbın kendisi tarafından piyasaya sürüldüğünden sonra kaynaklandığını ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
Yine (3) ve (4) numaralı hakların kullanılması satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirdiği durumlarda tüketici, (1) veya (2) numaralı seçimlik hakkını kullanabilecektir. Orantısızlığın belirlenmesinde, malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmasında tüketicinin sorun yaşayıp yaşamayacağı dikkate alınacaktır. (3) ve (4) numaralı hakların kullanılması durumunda bu talebin iletilmesinden itibaren satıcı, üretici veya ithalatçı otuz iş günü, konut ve tatil amaçlı taşınmazlarda ise altmış iş günü içerisinde talebin gereğini yapmakla yükümlüdür. Bu sürelerin aşımı durumunda tüketici dilerse diğer seçimlik haklarını kullanabilecektir.
(1) ve (2) numaralı hakkın tüketici tarafından kullanılması durumunda malın bedelinin tamamı veya indirim miktarı satıcı tarafından derhal tüketiciye ödenmek zorundadır. Ayrıca malın ayıplı olmasından dolayı başkaca zarar meydana gelmişse, tüketici TBK hükümlerince[22] bu zararını karşılayabilecektir. Ayrıca TBK m.228 gereğince ayıplı malın alıcıdan kaynaklanmayan bir sebepten dolayı, ayıptan, beklenmedik olaydan veya mücbir sebepten dolayı yok olması veya ağır biçimde zarar görmesi durumunda alıcı, sözleşmeden dönme hakkını kullanabilecektir. Bu durumda alıcı elinde ne kalmışsa geri verecektir. Malın alıcıdan kaynaklanan bir nedenden dolayı yok olduğu ya da alıcının malı bir başkasına devrettiği veya malın biçiminin değiştirildiği durumlarda alıcı, ancak ayıp oranındaki indirim bedelini satıcıdan isteyebilecektir. Tüketici sözleşmeden dönme hakkını her durumda kullanamamalıdır. Tüketici bu hakkını dürüstlük kuralı çerçevesinde kullanmalıdır.[23] Bununla birlikte sözleşme konusu birden fazla malı içeriyorsa ve bu mallardan bir veya birkaçının ayıplı olması diğer malların kullanılmasını etkilemiyorsa, tüketici ancak ayıplı olan mallarla ilgili ayıp hükümlerine başvurabilmelidir.[24]
Ayrıca (1) ve (4) numaralı seçimlik hakların kullanılması durumunda tüketici, zorunlu, faydalı ve lüks masraflarını satıcıdan isteyebilecektir. Ancak tüketici, malın ayıplı olduğunu öğrendikten sonra yapmış olduğu lüks masrafları isteyememekle birlikte zarar vermemek koşuluyla bunları söküp alabilecektir.[25] Bununla birlikte TBK m.227 hükmü gereğince satıcı, alıcıya ayıplı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve alıcının uğradığı zararı derhal gidererek alıcının seçimlik haklarını kullanmasını engelleyebilir. Durumun haklı göstermediği durumlarda alıcının sözleşmeden dönme hakkını kullanması halinde hakim, ayıplı malın onarılmasına veya bedelden indirim yapılmasına karar verebilecektir. Ayıplı maldaki ayıbın değeri satılan malın değerine çok yakınsa alıcı ancak sözleşmeden dönme veya ayıplı malın misliyle değiştirilmesi seçimlik haklarından birini kullanacaktır.
TKHK m.12’ye göre ayıptan kaynaklanan sorumluluk, ayıbın niteliğine bakılmaksızın malın alıcıya teslim tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre, konut veya tatil amaçlı kullanılan taşınmazlarda beş yıldır. Satılan malın ikinci el, yani kullanılmış mal olduğu durumlarda satıcının sorumluluğu bir yıl, konut ve tatil amaçlı kullanılan taşınmazlarda ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Ayıp, ağır kusur veya hile ile gizlenmişse zamanaşımına tabi değildir.
Bu bölümde bahsedilmesi gereken bir diğer husus, ayıplı ifanın yanılma ve hileden kaynaklanması veya borcun gereği gibi ifa edilmemesi durumu ile ayıplı ifa arasındaki ayrım hususlarıdır. Ayıbın hile veya yanılmadan kaynaklanması durumunda genel kabul gören görüş, TBK m.30-m.36 hükümlerinin TKHK hükümleriyle yarıştığı görüşüdür. Bir diğer ifadeyle ayıbın yanılma ve aldatmadan kaynaklanması durumunda tüketici dilerse TKHK hükümlerine, dilerse TBK hükümlerine başvurabilecektir. Satılan mal yerine başka bir malın geldiği, örneğin benzinli araç sipariş edilmesine rağmen dizel aracın teslim edildiği veya altın kolye sipariş edilmesine rağmen gümüş kolyenin geldiği durumlarda ayıplı ifadan değil borcun gereği gibi ifa edilmemesinden söz edilecek ve kurulan sözleşmeyle ilgili kanunlarda özel hüküm bulunması durumunda bu hüküm, bulunmaması halinde ise genel hüküm niteliği taşıyan TBK m.112 ve devamı hükümleri uygulanacaktır.[26] Bunun yanında satılan malın miktarındaki eksikliğin, malın kullanımını engellememesi veya beklenen faydasını azaltmaması durumunda ayıplı ifadan değil, borcun gereği gibi ifa edilmemesinden söz edilecektir.[27]
Kanun Koyucu ayıplı hizmet sonrasında tüketicinin sahip olduğu seçimlik hakları, ayıplı mal durumunda sahip olduğu seçimlik haklara paralel bir şekilde düzenlemiştir. TKHK m.15’e göre ayıplı hizmet durumunda tüketici sağlayıcıya karşı; (1) hizmetin yeniden görülmesi, (2) hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı, (3) ayıp oranında bedelden indirim yapılması, (4) sözleşmeden dönme seçimlik haklarına sahiptir. Sağlayıcı tüketicinin bu taleplerini yerine getirmekle yükümlüdür. Bu hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar sağlayıcıya aittir. Tüketici başkaca zararının varlığı halinde TBK hükümleri gereğince sağlayıcıdan ayrıca tazminat talep edebilir.
(1) ve (2) numaralı hakların kullanılması sağlayıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirdiği durumlarda tüketici diğer seçimlik hakları kullanmalıdır. Orantısızlığın belirlenmesinde, hizmetin ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmasında tüketicinin sorun yaşayıp yaşamayacağı dikkate alınacaktır. (3) ve (4) numaralı hakların kullanılması durumunda hizmetin bedelinin tamamı veya indirim miktarı sağlayıcı tarafından derhal tüketiciye ödenmek zorundadır. (1) ve (2) numaralı taleplerin varlığı halinde hizmetin niteliği ve tüketicinin bu hizmetten yararlanma amacı dikkate alınarak, makul sürede ve tüketici için ciddi sorunlar doğurmayacak şekilde sağlayıcı tarafından derhal gereği yapılmalıdır. Bu süre her halükarda talebin sağlayıcıya iletilmesinden itibaren otuz iş gününü geçemez. Aksi durumda tüketici diğer seçimlik haklarını kullanabilecektir. Ayıplı hizmetten sorumluluk, ayıbın gizli veya açık olmasına bakılmaksızın, hizmetin ifasından iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacaktır. Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmelerde daha uzun bir süre belirlenebilir. Hizmette ayıp, ağır kusur veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı hükümleri uygulanmaz.
(4) numaralı seçimlik hakkın tercih edilmesi durumunda ayıplı hizmet alan tüketici, halin niteliğinden dolayı hizmeti teslim edemeyeceğinden, bu hizmetten bir yarar sağlamışsa bu yararı teslim etmeli ve iade edilecek bedelde bu yararın dikkate alınması gerekecektir.[28]